DEVA PARTİSİ LİDERİ BABACAN’DAN TÜSİAD BAŞKANI TURHAN VE YİK BAŞKANI ARAS’A DESTEK
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan; TÜSİAD başkanlarının gözaltına alınmalarıyla ilgili sosyal medya hesaplarından açıklamada bulundu.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Türkiye Sanayici İş Adamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ve TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Mehmet Ömer Arif Aras’ın polis zoruyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde Polis eşliğinde Adliye götürülerek ifade alınmasına tepki gösterdi.
Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Sosyal medya hesabından “Üç çocuktan biri okula aç gidiyor” haberini ve gözaltına alınan TÜSİAD Başkanı Orhan Turan ile TÜSİAD YİK Başkanı Ömer Arif Aras’ın fotoğrafını paylaşan Ali Babacan, şunları söyledi:
“İş dünyasına korku salarak, refahı artıramazsınız. Yukarıdaki gerçeği, aşağıdaki fotoğrafla kapatamazsınız.”
https://x.com/alibabacan/status/1892600692042236049

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, iktidara yaptığı ‘hukuk ve ekonomi’ eleştirisi nedeniyle TÜSİAD’a soruşturma açılmasına tepki göstererek, iş dünyasına sahip çıktı.
Babacan, TÜSİAD’a soruşturma açılmasıyla ilgili “Yıllardır söylüyoruz, bıkmadan usanmadan tekrar söyleyeceğiz: Farklı her sesi susturmaya çalışarak, soruşturmalar açarak, bu ülkeyi düzlüğe çıkaramazsınız. Adaletten, hukuktan vazgeçerek ekonomiyi düzeltemezsiniz.Soruyorum: Allah aşkına, bu şartlarda kim bu ülkeye yatırım yapar? Kim bu ülkenin yönetimine güvenir de parasını Türkiye’ye getirir?” ifadelerini kullandı.
“İktidarın hakikate alerjisi var”
Babacan, iktidarın kendisi gibi düşünmeyeni hain ya da suçlu ilan ettiğini kaydederek “Şu andaki iktidar, doğruları söyleyen, ‘Bakın yanlış yapıyorsunuz’ diye uyaran herkese karşı… Eleştirene, çözüm sunana karşı, azıcık sesini çıkaran herkese karşı… İktidar hakikate karşı. Gerçekleri duymak istemiyorlar. İktidarın hakikate alerjisi var. Geçtiğimiz günlerde bu alerji bu sefer de TÜSİAD’a karşı nüksetti. Hemen yargı sopasına sarıldılar, soruşturmayı başlattılar. Çünkü, kendileri gibi düşünmeyen herkes ya hain ya da suçlu” değerlendirmesinde bulundu.
“Artık seçimin konuşulmasını önlemek mümkün değil”
TBMM grup konuşmasında coşkulu bir kalabalığa seslenen Babacan, ‘vur vur inlesin’ tezahüratlarına, “Vurmak bizim kültürümüzde yok. Biz ne zaman vuracağız biliyor musunuz? Seçim günü artık seçim konuşuluyor ya. Artık seçimin konuşulmasını önlemek mümkün değil, bu ülkede seçim konuşulur. O günü geldiğinde oy pusulasında önümüze alacağız, o evet mührünü öyle kuvvetli vuracağız ki o anda Külliye’nin duvarları sarsılacak zaten. Asıl o zaman” yanıtını verdi.
“Güçlü bir ekonomi mi istiyorsunuz, her konuşana soruşturma açmayacaksınız”
Güçlü bir ekonominin adil bir hukuk düzeninden geçtiğini vurgulayan Babacan, TÜSİAD’a desteğini yineledi. Babacan, “Çözüm basit arkadaşlar çözüm basit. Güçlü bir ekonomi mi istiyorsunuz? Önce adil bir hukuk düzeni kuracaksınız. Güçlü bir ekonomi mi istiyorsunuz? Her konuşana soruşturma açmayacaksınız. Güçlü bir ekonomi mi istiyorsunuz? Her itiraz edeni susturmaya çalışmayacaksınız” diye konuştu.
“TÜSİAD’ın tespitlerine yalan diyebilir misiniz?”
İktidara TÜSİAD üzerinden yüklenmeye devam eden Babacan, şunları söyledi:
“TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı, birtakım tespitlerde bulunmuş; ekonomi yönetimine dair, ülkedeki hukuk ve adalet uygulamalarına dair birtakım sorunları dillendirmiş. Bakın ne diyor o tespitlerde… ‘Depremlerde, yangınlarda, iş kazalarında çok sayıda vatandaşımızı kaybediyoruz. Demek ki hata, suiistimal ve kayırmacılık çok yaygın’ diyor. Ya biz depremlerde, yangınlarda, iş kazalarında çok sayıda vatandaşımızı kaybetmiyor muyuz? Sayın Erdoğan ve şürekasına sesleniyorum: Çıkıp bu yanlış, bu yalan diyebilir misiniz? Başka ne diyor? ‘Eleştirel ifadelere ve habercilik faaliyetlerine açılan soruşturmalar çok sıklaştı’ diyor. El Hak, doğru… Her ses çıkarana soruşturma açılmıyor mu? Gazeteciler ev hapsi tabi tutulmuyor mu? Azıcık eleştirel yorum yapan, haber okuyan basın mensupları gözaltına alınmıyor mu, tutuklanmıyor mu? Sayın Erdoğan ve çevresindekiler çıkıp bu yanlış, bu yalan diyebilir misiniz? Bakın başka ne diyor… ‘Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, artık şirket kurmaktan çok daha kolay’ diyor. Yanlış mı? Her köşe başında ayrı bir çete, her sokakta ayrı bir mafya yok mu? Ülkede güpegündüz iş yerleri kurşunlanmıyor mu? Sayın Erdoğan ve çevresindekiler: Çıkıp bu yanlış, bu yalan diyebilir misiniz?” dedi.
“Kim bu ülkenin yönetimine güvenir de parasını Türkiye’ye getirir?”
“Yıllardır söylüyoruz, bıkmadan usanmadan tekrar söyleyeceğiz: Farklı her sesi susturmaya çalışarak, soruşturmalar açarak, bu ülkeyi düzlüğe çıkaramazsınız. Adaletten, hukuktan vazgeçerek ekonomiyi düzeltemezsiniz. Soruyorum: Allah aşkına, bu şartlarda kim bu ülkeye yatırım yapar? Kim bu ülkenin yönetimine güvenir de parasını Türkiye’ye getirir? ”
“TÜSİAD’a soruşturma ‘Bu ülkeye yatırım yapmayın’ demektir”
“Açık ve net arkadaşlar: TÜSİAD’a açılan bu soruşturma kürsüye çıkıp, ‘Bu ülkeye yatırım yapmayın’ demekten farklı değildir. ‘Burada istihdam yaratmayın’ demekten farklı değildir. Sayın Erdoğan çıkıp grup konuşmasında, şurada burada, ne derse desin; lafa bakılmaz fiiliyat önemlidir bu işlerde. Diyor ki gelin yatırım yapın, iyi de siz yatırım yapanı konuşturmuyorsunuz, derdim var diyeni susturuyorsunuz. Üstelik eşe dosta, ahbaba ne olduğu belli olmayan teşvikler veriyorsunuz. Eskiden her ay sonu Resmi Gazete’de yayınlanan teşvik belgelerini artık yayınlamıyorsunuz.”
“Yabancı yatırımcıya korku, yerli yatırımcıya gözdağı vermekten başka bir şey değildir”
“Değerli arkadaşlar anlamadılar. Bir şeyler oldu da biz geldik düzeldi zannettiler. Bakın bu soruşturmayı açmak demek, ‘Benim sağım solum belli olmaz, ayağınızı denk alın, istediğim anda yargı yoluyla ya da vergi, SSK kontrolü yoluyla tepenize çökerim’ demektir. Bu soruşturma, yabancı yatırımcıya korku, yerli yatırımcıya gözdağı vermekten başka bir şey değildir.”
“Sadece ekonomide değil, siyasetin her alanında çöküş içindeler”
“İnanın bunlar ülke yönetmeyi bilmiyorlar. Sadece ekonomide değil, siyasetin her alanında çöküş içindeler. Bir yandan yatırım, üretim, ihracat, istihdam deyip, diğer yandan iş dünyasını, sivil toplumu, meslek örgütlerini yargı yoluyla veya başka yollarla baskı altına alıyorlar. Ekonomiyi ayaklar altına alıyorlar. Bir yandan millî irade deyip demokrasi nidaları atıyorlar; diğer yandan seçilemedikleri yerlerde kayyum yoluyla belediyelere el koyuyorlar. ‘Demokrasiyi’ ayaklar altına alıyorlar. Bir yandan eş dostlarla köprülerde Filistin bayraklarıyla poz veriyorlar, diğer yandan İsrail’le ticarete tam gaz devam ediyorlar. ‘Gazze’ye el koyacağım’ diyen, ‘Filistinlileri oradan kovup, turizm alanı yapacağım’ diyen Trump’a ‘Ya sen ne yapıyorsun arkadaş haddini bil’ diyemiyorlar. ‘Van Münit’ diyemiyorlar. Ülkenin itibarını ayaklar altına alıyorlar.”
“Ülkenin yaşlıları kan ağlarken yeni ekonomi yönetimi kemeri vatandaşın boğazına kadar sıkıyor”
“Geçtiğimiz günlerde genel merkezimizde emeklilerimizi ağırladık. Onları dinledik, çözüm önerilerimizi kendileriyle paylaştık. Türkiye’nin her yerinde emekliler kan ağlıyor. Birkaç sene öncesine kadar ucuz et kuyruklarında bekleyen emekliler, şimdi ucuz yemek kuyruklarında, ekmek kuyruklarında bekler oldu. ‘Kiramızı ödeyemez haldeyiz’ diyorlar; sokağa atılmaktan korkuyorlar. Belli bir yaştan sonra çocukların evine gitmek zor gelir; yük olmaktan korkuyorlar.Mağdur olmaktan, mahcup olmaktan ve en önemlisi de muhtaç olmaktan korkuyorlar. Bu ülke için çalışmış, alının teriyle helalinden onlarca yıl prim ödeyerek emeklilik hakkını kazanmış yaşlılarımızdan söz ediyorum. Ülkenin yaşlıları kan ağlarken yeni ekonomi yönetimi ne yapıyor söyleyeyim… Kemeri vatandaşın boğazına kadar sıkıyorlar.”
“Siz enflasyonun gerçek sebebini anlamamışsınız ki çözmeye uğraşıyorsunuz”
“Biraz önce değerli Genel Başkanımız da söyledi, çıkıyor iktidardan biri diyor ki ‘Bunlara daha fazla para verirsek gider harcarlar, enflasyon artarlar’ diyor. Anlamamışlar, anlamamışlar. Ya bu ülkede enflasyonun artma sebebi insanların hali vakti yerinde, para bol, gidiyorlar çok alışveriş ediyorlar, onun için de fiyatlar yükseliyor değil ki… Bu ülkede enflasyonun asıl sebebi maliyetlerin artmasıdır. Bu ülkede enflasyonun asıl sebebi büyük kur artışı, dalgalarıyla başta enerji olmak üzere bütün hammadde fiyatlarının artmasıdır. Türkiye’de enflasyonun ana sebebi maliyettir, arzdır talep değildir.”
“Lüks araçlardan, özel uçaklardan tasarruf yok, emeklinin maaşından tasarruf var”
“Tasarruf tasarruf dediler, değil mi? Kamu alımlarından, bu ihalelere harcanan paralardan tasarruf yok; emeklinin maaşından tasarruf var. Lüks araçlardan, özel uçaklardan tasarruf yok; emeklinin maaşından tasarruf var. Faize ayrılan, kur korumalı mevduata ödenen paradan tasarruf yok; emeklinin maaşından tasarruf var. El insaf… Açlık sınırı 22 bin lirayı geçti. Bu 22 bin liranın içinde kira yok, faturalar yok, üst baş yok, çocukların eğitim masrafları yok. Ne var, sadece boğaz tokluğu için gereken para 22 bin. Aralık sonunda asgari ücreti açıkladılar. Ocak sonunda açıklanan açlık sınırı, asgari ücretin üstüne çıktı. Bir ay, dayanmadı bir ay. En düşük emekli maaşı bugün sadece 14 bin 469 lira. Bakın açlık sınırı 22 bin emekli maaşı 14 bin 469 lira. Bu parayla bırakın kira ödemeyi üst başı, karnını doyurmak bile mümkün değil.”
“İktidar, sandıkta kazanamadığı belediyeleri kayyum uygulamasıyla ele geçirmeye çalışıyor; mızıkçılık yapıyor”
“Kayyum uygulamaları hız kesmeden devam ediyor. Son olarak Van Büyükşehir Belediyesine de kayyum atandı. Seçilmiş bir belediye başkanını atanmış bir kişinin imzasıyla görevden almak, demokrasinin kalbine hançeri saplamaktır. Bağımsız ve tarafsız bir yargı kararı olmadan seçilmiş bir belediye başkanı görevden alınamaz. Meclis içinden seçim yapılmadıkça, dışarıdan belediye başkanları atandıkça, hak yerini bulmaz, milletin iradesi tecelli etmez. Bakın arkadaşlar, olan biten bizim için çok net: İktidar, sandıkta kazanamadığı belediyeleri kayyum uygulamasıyla ele geçirmeye çalışıyor. ‘İktidar benim, bu ilde veya ilçede beni oynatmazsınız, ben de sizi oynatmıyorum’ diyor; mızıkçılık yapıyor. Üstelik cezalandırılanlar yalnızca belediye başkanları değil, belediye meclisleri de işlevsiz hale getiriliyor.”
“Bir zamanlar vesayet odaklarının mağduru şimdi vesayet odaklarıyla iç içe, onları kullanır hale geldi”
“Halk oy kullanmış, temsilcilerini seçmiş iktidarın umurunda değil. Buradan açık ve net söylüyorum: Atanmışlar, seçilmişler adına karar alamaz bu bir. Milletin iradesinin üzerinde hiçbir güç olamaz, bu iki. Milletten korkana, millet gün gelir cevabını verir, bu da üç. Ben buradan Sayın Erdoğan’a seslenmek istiyorum: Bir zamanlar karşısında mücadele verdiğiniz ‘vesayeti’ şimdi kendi ellerinizle yeniden kurdunuz, her türlü vesayet aracını bizzat kendiniz kullanıyorsunuz. Nereden nereye… Bir zamanlar vesayet odaklarının mağduru şimdi vesayet odaklarıyla iç içe, onları kullanır hale geldi. İşte uzun süre devleti yönetmenin, gücü elinde tutmanın getirdiği hastalıktır arkadaşlar, güç zehirlenmesidir.”