Egeli akademisyenlerden mikroplastik sorununa çözüm
Ege Üniversitesi Nükleer Bilimler Enstitüsü Nükleer Teknoloji Anabilim Dalı Öğr. Gör. Dr. Michael Duncan Yoho’nun yürütücülüğünü üstlendiği “Deniz Organizmalarındaki Mikroplastik Çalışmaları İçin Yenilikçi Bir Yaklaşım: Radyoişaretleme ve Radyo-görüntüleme (PET)” projesi TÜBİTAK 1001-Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projelerini Destekleme Programı kapsamında desteklenmeye hak kazandı. Proje kapsamında deniz organizmalarının mikroplastik alımına ilişkin radyoişaretleme çalışmalarının kullanıldığı ilk uygulama olacak.
Proje ekibini makamında ağırlayarak tebrik eden EÜ Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, “ Nükleer Bilimler Enstitümüz ve Su Ürünleri Fakültemiz öğretim üyeleri iş birliğinde deniz organizmalarının mikroplastik alımına yönelik geliştirdikleri proje TÜBİTAK’tan destek aldı. Deniz canlılarının mikroplastik alımına çözüm önerisi sunan projeleri için hocalarımıza tebrik ediyor, çalışmalarında başarılar diliyorum” dedi.
Okyanus ve denizlerde bulunan toplam plastik miktarının on milyon tona ulaştığını ifade eden Öğr. Gör. Dr. Michael Duncan Yoho, “Plastik atık miktarının 2050 yılına kadar üç katına ulaşacağı öngörülüyor. Plastik atıklar okyanus ve denizlerde parçalanarak mikro boyutlara kadar küçülmektedirler. Mikroplastik miktarındaki bu artış, küresel gıda kaynaklarına önemli bir tehdit oluşturmaktadır. Örneğin, mikroplastiklerin istiridye ve balıklarda üreme bozukluğuna, kilo alımının azalmasına ve karaciğer hastalıklarına yol açıyor. Sardalya, hamsi, midye gibi büyük miktarda suyu süzerek beslenen organizmalar, daha yüksek oranlarda mikroplastiği bünyelerine almaktadır. Bu durum özellikle deniz ürünleri tüketiminin yüzde 38’inin sardalya ve hamsiden oluştuğu Türkiye için önemlidir. Mikroplastiğin gelecekteki Türkiye ve dünya deniz canlıları üzerindeki etkisini tahmin etmek için gerçekçi ve titiz mikroplastik tutulumu ve biyotoksisite çalışmalarına ihtiyaç duyulmaktadır” dedi.
“Yüksek mikroplastik alımları deniz canlılarında boğulmaya neden oluyor”
Proje hakkında detaylı bilgi veren Öğr. Gör. Dr. Yoho, “Projeye başlamadan önce ilgili laboratuvar çalışmalarındaki temel sorun, deneylerde kullanılan mikroplastik miktarının gerçekçi olmamasıdır. Bu çalışmalar mikroplastiklere maruz kalan deniz organizmalarını incelemektedir. Karaciğer, mide ve diğer organlardaki mikroplastiklerin miktarı belirlenmektedir. Günümüzde, bu mikroplastiklerin analizi için floresan boyalar kullanılmaktadır. Ancak floresan işaretleme, potansiyel sızıntı, kontaminasyon ve düşük hassasiyet nedeniyle eleştirilmektedir. Bu düşük hassasiyet, doğadakinden 10 bin kat veya daha yüksek mikroplastik dozlarına yol açmaktadır. Yemleme sırasında yüksek mikroplastik konsantrasyonları deniz canlılarında öksürüğe, boğulmaya ve iştahın azalmasına neden olmaktadır. Bu gerçekçi olmayan davranış ve yüksek dozlar, taraflı sonuçlara ve gerçekçi olmayan etkilere yol açmaktadır. Bu çalışmada, mikroplastik alımı ve biyotoksisite çalışmalarında kullanılan mikroplastik miktarını büyük ölçüde azaltmak için, nükleer tıpta yaygın olarak kullanılan son derece hassas radyoişaretleme yöntemi kullanılacak. Bu yöntemin avantajları, radyasyon ölçümlerinde mevcut olan art ortamın düşük olması, yüksek enerjili sinyallerin uzun menzili ve daha iyi dedektörler sayesinde elde edilen yüksek verim olarak sayılabilir. Bu geliştirilmiş hassasiyet, mikroplastik alımı ve biyotoksisite çalışmalarında mikroplastiklerin ciddi oranda azaltılmasına olanak tanıyacak” dedi.
Egeli Akademisyenlerden Mikroplastik Sorununa Çözüm
İlk kez radyoişaretleme yöntemi kullanılacak
Deniz organizmalarının mikroplastik alımına ilişkin radyoişaretleme çalışmalarının kullanıldığı ilk uygulama olduğunu ifade eden Öğr. Gör. Dr. Yoho, “Mikroplastikler ile nükleer tıpta kullanılan tekniklerin birleşimi, gerçekçi olmayan deney koşulları sorununa yönelik yeni bir çözüm önerisi olacak. Bu yöntem, deniz organizmalarının mikroplastik alımına ilişkin radyoişaretleme çalışmalarının kullanıldığı ilk uygulama olacak. Ayrıca Türkiye’deki nükleer tıp uzmanlık ve altyapısı, mikroplastik araştırmalarını bir sonraki aşamaya taşıyacak mükemmel bir konumdadır. Proje kapsamında, Ege Denizi’nden yakalanan sardalya balıkları, Urla’daki canlı balık yaşatma tesisindeki ortama alıştırılacak. Daha sonra, sardalyalar Nükleer Bilimler Enstitüsü’ndeki akvaryumlara nakledilecek. Pozitron emisyon tomografisi (PET) gibi modern nükleer tıp teknikleri daha sonra mikroplastiklerin balıklardaki etkilerini ve taşınmasını araştıracak. Modern nükleer tıp teşhis ve görüntüleme teknikleri, mikoplastik çalışmanın performansını ve yeteneklerini büyük ölçüde artıracak. Bu yeni teknikler, bilim insanlarının artan mikroplastik atık düzeylerinin Türkiye ve küresel deniz ürünleri tedariki üzerindeki etkilerini tahmin etmelerine olanak tanıyacak” dedi.EÜ